“Bir insan,bir insanı bir şey görür;bu hayattır.
Bir insan,bir insanı birçok şey görür;bu sevgidir.
Bir insan,bir insanı her şey görür;bu aşktır.
Bir insan,bir insanı görmez;bu ölümdür.”
Trafikte bazen kendi şeridinizde
düzgünce giderken, bir araba gelir, sıkıştırır sizi, bir yere çarpmamak
için şerit değiştirirsiniz. Anlamazsınız ne olduğunu anlık bir
reflekstir. Kendinizi kazadan kurtarmak için yapılmış bir şeydir.
Hayatta böyle gibi.
Her şeyin düzgün gittiğini sandığınız zamanda bir şey olur bi bakmışsınız farklı bir şeritte başka bir yöne gidiyorsunuz.
Fotoğraflara bakamamak nasıl incitiyor insanı biliyor musunuz?
Gerçekten o fotoğrafların varolup varolmadıgını düşünmek nasıl incitiyor
insanı.
Sanki hiç bir şey yaşanmamış, bir sürrelist ressamın çizdiği portlere
bakıyormuşum gibi. Minik bir gülücük “hı” sesiyle çıkıyor dudaklarımın
arasından.
Anlatmaya çakıştıklarımızın bir önemi var mıydı? Dürüst olmamızın bir
önemi var mıydı? Yaşanılanarın bir önemi var mıydı? İyi yaptığımız
şeylerin bir önemi varmıydı?
Farkediyorum ki bugün, binlerce iyi şey de yapsan, 2-3 tane kötü şey
yapıyorsan senden kötüsü olmuyor nedense. İnsanlar olarak yapımız böyle
herhalde. Kim bize en fazla değer verirse, kim bizi en çok severse onu
incitmek, onu üzmek, onu kırmak bize bi şeyler getiriyor sanki.
İyi şeylerden de kimse bahsetmiyor ya zaten, varsa yoksa kötü şeyler. O
küçük lanetli “kötü” diye nitelendilenler nasıl da bastırabiliyor
yapılan her iyi şeyi, nasıl bastırabiliyorlar en hoş en masum duyguları,
nasıl siliyorlar yaşananları anlam veremiyorum.
Üzüntünün olduğu mahalleden hiç çıkamayacakmışız gibi. Truman show filmini kendi hayatımda mı yaşıyorum ben?
Dışa akan gözyaşlarımda bitti zaten, öyle sessiz ağlamak lazım ki kimse
duymasın, kimse görmesin. Kalbin bedene akıttıgı gözyaşları, insanı
yaşlandırıyor herhalde. Biz zaten genç olabildik mi hiç?
Minicik sözcükleri dev dalgalarla yıkıyorlar aşıkların üzerine, kalbimiz
hedef tahtası sanki, kim silahını kapsa 12 den vuruyor bizi, meleke
inmiş elerine.
Nefes almak nasıl bir azaptır, neden mutsuzken içimizi yakıyor? Halbuki
biz birbirimizin nefesinde buluyorduk aşkı. Şimdilerde mutluluklarımız
küçük, sorunlarımız dev olmuş. Hayatta iyi yapılan şeyler neden bu kadar
önemsiz ve sıradan oluyor? Biri gelse açıklasa bana keşke, anlatsa biri
nedenini, sorunların büyüyüp mutlulukların küçülmesini anlatsanıza bana
lütfen.
Kötü bir şeyi üst üste koyup nasılda kocaman pramitler yapıyoruz, kocaman olan iyiliklerimizi nasıl ufaltıyor kalbin rüzgarları.
Hey bi baksana gözlerime, bu gözlerdeki yansıma sana ait değil mi? Başkasıyla mı yaşamaya çalıstım ben bu hayatı, yoksa milyarlarca alternatif evrenin bana düşen kısmında sadece hüzün mü var?