Başka Bir Ülkede, Başka Bir Bakış

Uzun süredir bir şeyler yazmıyorum, bu sabah yurt dışından dönüşüme kısmetmiş.

Kısa yurtdışı gezilerimden birini yaptım bu hafta, sınır komşumuz olan gürcistana daha önce hiç gitmemiştim, garip bir şekilde gelişmemiş köy gibi bir yer bekliyordum. En sevdiğim dayıoğlunun mercedesiyle sarp sınır kapısından geçtik. İlk dikkatimi çeken yol kenarındaki ağaçlar oldu en köhne sapaklarda bile en az 50 yıllık ağaçların bulnması o tozlu yollara farklı bir hava katıyordu. Sohbet, muhabbet eşliğinde batumun merkezine vardık.

Batum yeni yapılanmaya çalışan bir yer,tarihi boyunca turizm bölgesi ve karadenizin en büyük limanlarından birine ev sahipliği yapmış. Şehrin merkezinde yollar çok bozuk, genelde evler sovyet döneminden kalma eski, halk türk halkı gibi uçurumlar arasında yaşıyor. Zengin ve fakir arasında kaçkarlar(Kaçkar Dağları) var ordada, bu yönden bize ne kadar benzediklerini farkedip güldüm kendi kendime. Türkiyeden farksız bir yer herhalde diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Eski tarz mimarisi beni cezbetsede aynı mimariyi karadenizin çoğu bölgesinde görmek mümkündü. Türkiyeden tanıdıgımız bir gürcistan vatandaşının iş yerine gittik, biraz sohbet muhabbet sonrasında mümkünse tarihi yerler varsa gezmek istediğimi söyledim.

Göt kadar şehirde nerelere gidebildik, söyleyeyim size dostlarım.

Buz pateni pisti, öyle küçük bir yer falan değil futbol sahası büyüklüğünde
Tiyatro Merkezi, oldukça hoş yeni yapılmış, mimarisi kendine özgü.
Opera ve müzik salonu, Türkiyede yapılan kültür merkezleri var ya hani, adamların götü boklu şehirlerinde sadece bizim kültür merkezleri kadar opera ve konser salonları var.
Gençlik parkı, öyle 3 ağaç 5 çiçek değil adamlar ne gerekiyorsa koymuşlar, banklar, spor tesisleri, eğlence mekanları, kafeler vs vs…
Uzak doğu restoranı, oldukça hoş dekore edilmiş, bahçesiyle köprüsüyle tamamen asya havası katmış olaya.
Heykeller,  sanat eserleri, ışık gösterileri, su ve müziğin dans ettiği renklendirildiği insana hoş gözüken bir sürü yer.

Böyle yerleri gezdikten sonra, sıradan bir yer yahu burası fikri tamamen silindi bende, gürcistanın gençlere ve sanata bakışından konuşmaya başladım gelayla ( Gela  gürcü arkadaşın ismi). Gürcistanda gençler için her şey daha iyi yapılmaya çalışılıyor, sanata ve sanatçıya bakış pozitifleşiyormuş, bu arada bizde sayın başbakanımızın ucube dediği heykel var ya işte onun projeksiyon halinde olan dev hali var gürcistanda hem de şöyle. Bir erkek ve bir kadın uzaktan birbirine koşup sarılıyor. Bu insanlık anıtı dedikleri şeyinse manası şu, Bir Müslüman erkekle, hristiyan olan bir kızın birbirlerine duydukları aşk anlatılıyor. Hristiyan ya da müslüman, biz insanız denmek isteniyor. Tabi bunu herkes anlayabilecek kapasitede değil, bazılarının sanat anlayışı ” ya leydi ya şeydi fiş fiş arabi” den öteye geçemez, geçemeyecektir de onlarıda öyle kabul etmek lazım.

Gürcistanda içkili, içkisiz restoran diye bir şeyin olmaması çok hoşuma gitti. İstediğiniz herhangi bir yerde oturup hem yemeğinizi yiyip, hem de iki yudum şarap içebilirsiniz.
Deniz Kenarlarını, Sahil şeridini bizim gibi sikip atmamış adamlar! KARADENİZ SAHİL YOLU projesiyle Karadenizimin tüm doğal güzelliğini sikip atan, HES projesiylede sıçtığı bokun üstüne tüy diken kişilerin oraları gidip görememesi, görmüş olsa bile ne olacak ki ” iki balık yemem amaaaaaaaaaaan, denize girceme küveti su doldurur yüzerim yaaeea” diyen beyinsizlerin orda olmadıgı anladım.

Gelayla ilgimi çeken yerleri gezdikten sonra tekrar akrabalarımla buluşup gürcistandaki bir türk lokantasına gittik. Yemek kültürü olarak kendi vatanımı tek geçerim, başka bir yeri de tanımam cocolar! Sanat falan filan tamam da, yemek denince vatanım da vatanım!

Mekan sahibi ve aşçıları türk ama diğer çalışanları gürcü, akrabalarımı tanıyan mekan sahibi yanımıza gelip sohbet etmeye başladık, olayları yeni kanunları değişimleri konuştuk. Yemeklerimizi söyledik, gördüğüm güzel yerleri düşünmeye başladım.
Bize servis açmaya gelenin bir melek olduğunu farketmek için kafamı çevirip bakmam gerekiyormuş. Beyaz ten, al yanaklar müthiş zarif dudaklar ve uzun saç uzun boy… ister istemez gayri ihtiyarı bir şekilde süzdüm ve gözlerim kaldı gözlerinde gülümsedim ve ellerimi uzattım elindeki tabağı almak için.  Akrabalarım ve mekan sahibi sohbete devam ederken ben ortamdan hızla uzaklaşmaktaydım ruhani olarak en azından.

Ondan bariz şekilde hoşlandıgımı anlayan ismini bile bilmediğim, isimsiz güzel de bir gülümseyişle kalbimi fethetti. Kendimi zorlayarak masaya ve muhabbete geri döndüm ama çoktan kahbolmuştum düşüncelerin içinde. O diğerlerininde yiyeceklerini getirmeye ben de onu izlemeye devam ettim, ona her baktıgımda içim daha hoş hayallerle doluyordu. Farkettim ki, uzun süredir kimsenin eline tutmak istemdim bu şekilde, kalbimi hızlandırmadılar böyle, heyecanlanmadım bile…
Yemek yediğim 30 dakika boyunca her fırsatta göz göze gelmeye calıştım, insanın ondan hoşlandığını anlayabilen buna rağmen hoşlandıgını bakarak ve gülümseyerek belli eden o kadınla. Onun sayesinde günüm daha da güzelleşti işte budur deme keyfini yaşadım. Mekandan çıkarken son bir kez daha göz göze geldik gülümsedik sanki 10 yıldır sevgili oldugum insandan ayrılıyor gibiydim kapıdan çıkarken öyle bir hüzün kapladı içimi ama geri dönüşü yoktu bunun…

Kafamdan Meleği  atamadan, içki içme zamanının geldiğini “şerefeeee” nidalarından anladım isimsiz güzelin hayaliyle zeplin olana kadar içtim güzel bir geziden güzel anılarla ayrılarak vatanıma dönmek için mercedesin arka koltuğuna yatay geçiş yaptım…

Konu Dışı Kısa bir Fıkra.

♦Japonyada hırsız yakalayan bi robot icat etmisler

♦Amerikada ; 5 dakikada 118 hırsız yakalamıs

♦Ingilterede ; 5 dakikada 80 hırsız yakalamıs

♦Italyada ; 5 dakikada 50 hırsız yakalamıs

♦Turkiyede; 5 dakikada robotu calmıslar

“16/03/2011”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir